Tamam, itiraf ediyorum… Kovboy filmleri hep hoşuma gitmiştir. At sırtında özgürlük, altın avcıları, tozlu yollar falan. Ama Bandit Megaways? Bambaşka bir seviye. Slotter’da karşıma çıktığında dedim ki; “Ulan bu oyun seni içine çeker ha!” Ve çektirdi. Hem de öyle böyle değil.
Şapkayı Tak, Mekâna Giriş Yap
Oyun başlar başlamaz seni o Vahşi Batı havası sarıyor. Arka planda çatırdayan tahtalar, dönen makaralar, yandan gelen mermi sesi… Sanki Clint Eastwood bir yerden fırlayacak. İlk spin’de küçük bi’ kazanç aldım, dedim “eh, fena değil.” Ama sonra bonus turuna girdim. Kardeşim o nasıl bir şov?! Ekran resmen çıldırdı. Her simge patlayınca bir kovboy daha zengin oluyor gibi.
O anlarda var ya, içinden “yürü be Slotter, ne çevirttin be” diye bağırıyorsun. Bu arada evet, bu harika Bandit Megaways slotunu Slotter’da oynayabiliyorsun. Hem de yağ gibi çalışan sistemde, ne kasma ne donma. Mis gibi akıyor.
Her Makarada Ayrı Hikaye
Bandit Megaways’in en güzel yanı, her spin’in başka bir hikaye anlatıyor oluşu. Dönüyor makaralar, bazen kurukafa geliyor, bazen altın çuvalı. Bir baktım dört Wild üst üste gelmiş. Kalp atışım hızlandı resmen. “Şimdi patlar bu iş” dedim. Ve patladı.
Kazançlar öyle “eh işte” kıvamında değil. Harbi paraya çevrilebilecek cinsten. Oyunun verdiği hissiyat: “Şansın varsa, gelsin altın torbaları.” Makaralar arasında gezen o bandit sembolleri? Bir çılgınlık, bir hareket… Bonus turu bir başlıyor, adeta düello başlıyor ekranın ortasında.
Slotter’la Batı, Daha Da Vahşi
Slotter’ın katkısını es geçemem. Site cidden nefes gibi. Giriyorsun, anında oyuna geçiyorsun. Bandit Megaways’i açtığın an, şans kapıyı çalıyor gibi. Hele bir de kazanırsan… Hani şu filmlerde yavaş çekim olur ya, tozlar uçar falan. İşte o hissiyat.
Birkaç çevirme sonrası dedim ki; “Bu oyunu oynamayan çok şey kaçırır.” Teması, grafikleri, sesleri… Hepsi yerli yerinde. Makaralar dönüyor, ama sen de içinde dönüyorsun. O kadar kaptırıyor ki, kendini Texas sokaklarında kovboy gibi hissediyorsun.
